AVRUPA'DA ARAÇ KİRALAMA VE SÜRÜŞ DENEYİMİ



  Tur mu? En son ihtiyacımız olan şey bize seyahatimizde ne yapacağımızı söyleyecek birileri. Hem yur içi küçük gezilerde olsun, hem de uzun süreli yurtiçi-yurtdışı seyahatlerimizde özgürce nasıl istersek öyle gezmeyi seviyoruz, tur firmalarından uzak durmayı tercih ediyoruz. Bu sefer de durum farklı olmadı, gönlümüzce gezdik, İtalya ve İsviçre'nin altını üstüne getirdik. Aslında tatilin yarısı araba üstünde geçti diyebilirim.

 Aracımızı holidaycars.com 'dan seyahatten yaklaşık 4-5 ay önce kiraladık. Bu siteyi ülkemizde de bir çok şehirde kullandık; bugüne kadar kaliteli firmalar ve iyi araçlar denk geldi ki Roma'da da sonuç iyi oldu. Bu sitede bir çok firma bulunuyor; şartları ve fiyatı size uyanı seçebiliyorsunuz. Biz 10 günlük bedeli 1050 tl teklif veren "Maggiore" firmasını tercih ettik ve hiç bir sorun yaşamadık, tek sorunumuz bizim yetersiz ingilizcemizin yanında ofisteki bayanların yetersiz ingilizcesi eklenince ortaya çıkan komik anlar oldu. Telefondaki translate sağ olsun Türkçeler İtalyancalar havalarda uçuştu, İngilizce de neymiş ama dimi:)

İnternetten ödemeyi gerçekleştirdikten sonra mailimize gelen belgenin çıktısını almamız yeterli oldu. Arabayı almak için ofise gittiğinizde ödemeyi yaptığınız kredi kartınız, ehliyetiniz ve bu belgeyi istiyorlar. Bizim kredi kartımıza 1200euro bloke koydular. Bunu Türkiye'de daha cüzi rakamlarda yapıyorlar ama şirketin kendini garantiye alması için bunu yapması gerekiyor. Herhangi bir kaza veya araca olacak maddi zararlar için bu miktarı bloke tutuyorlar. Aracı teslim edince 3 gün içerisinde iadesi oluyor zaten. Ayrıca eğer isterseniz o esnada kaza sigortası da yaptırabilirsiniz ama biz bunu tercih etmedik. İşte tüm bunları ingilizce terimlerle anlaşmak biraz zor oldu tabii. Günlük bir dil değil ki sigortasıydı, blokesiydi bilmiyoruz ki, açtık sözlüğü hallettik neyse ki.

İnternetten kiralama yaparken aracın tüm özelliklerini isteğinize göre seçebiliyorsunuz. Mesela biz biraz büyük bir araç tercih ettik. Eşyalarımız çok olacağından bagajı rahatlıkla alsın diye düşündük. Ayrıca çok uzun yol yapacağımız için araçta çok vakit geçireceğiz diye tavanı basık olmasın içi ferah olsun istedik. Tüm bu özellikler sonunda bir İtalyan aracı olan Fiat 500L nin uzun olan modelinden verdiler ve araç sıfırdı. Biz yaklaşık 4000km yol yaptık ve bu araçtan da firmadan da gerçekten memnun kaldık. Teslimatta hiç sorun çıkarmadılar. Sadece full aldığımız aracı full teslim etmeye özen gösterdik o kadar.


Bir de endişelendiğimiz bir konu Erdem ehliyetini henüz yenilememişti ama kiralama esnasında herhangi bir sorun yaratmadılar. Sadece Venedik'ten Moena'ya geçerken polis çevirmesine denk geldik ki, polis arkadaş ehliyeti bir şeye benzetemedi. Bunun son kullanma tarihi nerede falan gibi sorular sordu ama napalım "Turkish Driving License" buydu yani:) Neyse ki İngilizcesi yeterli gelmedi de çok zorlamadan bıraktı bizi. İtalyanlar da biz gibi çok İngilizce bilenine rastlamazsınız.

Avrupa'da araç kullanmak çok rahat. Gerek otobanda olsun gerek şehir içinde olsun insanlar birbirine müthiş saygılılar. Erdem in dediğine göre kendileri arabayı üreten taraf oldukları için çok ustaca araç kullanıyorlar. Kadın-erkek ayırmadan, araca çok hakimler hepsi usta şoför. Bunun bir sebebi araç kullanırken kesinlikle başka şeylerle ilgilenmeyip(telefon vs.) full yola odaklanmaları ve bir diğeri ise aynalara oldukça hakim olmaları diyebiliriz.


Frene basmaktan imtina etmiyorlar. En sol şeritte 150 ile giderken önde sinyalini verip çıkan aracın arkasına yapışıp sellektörle taciz etmiyor kimse. Frene basıp takip mesafesini koruyor. Çok sakinler, kesinlikle agresif hareketler yapmıyorlar. Otobanlar çok geniş değil; 2 şerit yada çok nadiren 3 şerit görürsünüz. Ama yol akıyor ki bu da çok seri araç kullanmalarından kaynaklanıyor. Ha tabii bir de bizdeki gibi nüfus yoğunluğundan kaynaklı aşırı bir kalabalık yok.


Otobanlar İtalya'da biraz pahalı. Her gişeden geçtiğinizde bir bilet (italyanların değişiyle biglietto:)) alıyorsunuz ve otobanda kaldığınız süre kadar çıkışta ödeme yapıyorsunuz. O yüzden biz çok mola vermeden yardırdık genelde. Çıkışta insanların ödeme aldığı gişeler olduğu gibi, cihazdan da ödeme yapıldığı oluyor. Ama İsviçre sınırlarına girdiğimiz andan itibaren 1 tane bile gişe görmedik tüm yollar ücretsizdi.


Biglietto
               Burada cihaza ödeme yapıyoruz                                                                        Burada da gişedeki çalışana ödeme yapıyoruz

Ayrıca otobanlarda hız limiti 150 olduğu yerler de var, sınırsız limitli yerler de var. Ama genellikle 80-90-100 civarında limit var. Otobana bol bol radar koymuşlar, hatta radarı da öncesinde tabelayla uyarıyorlar. Biz kısaca radar diyoruz ama onlar bunun yerine "Controllo della velocita" demeyi tercih etmişler. Kameralar olsun cihazlar olsun tabelalarla bu şekilde belirtilmiş. Amaç ceza yazmak değil sizi uyararak kazayı önlemek.


Şehir içinde ise araç kullanarak adeta bir köle muamelesi görüyorsunuz. Yollara ve tabelalara çok dikkat etmelisiniz. Tek yön tabelaları, dönülmez tabelaları veya olmadık yerde bulunan trafik ışıkları sizi şaşırtabilir. İtalya'da yasak anlamına gelen "zonna" ve "ZTL" yani "Zona a Traffico Limitato" yazısını gördüğünüz yerde yasak bir şeyler olacaktır buna dikkat etmelisiniz. Bunlara mutlaka uyun, çünkü hatanızı görenler hemen sizi uyarmayı görev bilirler ve yüksek cezalar da ödemek zorunda kalabilirsiniz. Avrupa'nın insanı çok kuralcı, özellikle trafikte. En çok da İsviçre'de; kendi kurallarını kendileri koyan bir sistemleri olduğu için bu kurallara sahip çıkıyorlar. Özellikle trafikte çok dikkatli olmalısınız.
Avrupadaki trafikte en favorim olan sistem kavşaklardaki sistemler. Eğer bir kavşağa geldiyseniz öncelikle solunuzu kontrol edin, araç yoksa kavşağa çıkın ve işte artık yol sizin. İsterseniz kavşakta 3 tur daire çizin sizi beklemek zorundalar. Tabi işin şakası bir yana bu sistem sayesinde kavşaklarda hiç trafik sıkışmıyor bu yüzden trafik ışığına da gerek kalmıyor. Soldan geleni bekliyorsunuz ve kavşağa çıktığınızda herkes sizi bekliyor. Aslında bu kadar basit.


Trafikteki önem sırasıyla yayalar, bisikletler, motosikletler ve araçlar olarak belirlenmiş. Eğer kaldırımda yaya varsa derhal durup yol verin. Bisiklet önceliğe sahip keza motosikletler de öyle. Bu sebepten şehirlerde araçlardan çok bisiklet ve motosiklet görürsünüz.



Ayrıca ücretsiz park diye bir şey yok. Öyle bizdeki gibi dur şu kaldırıma sağ iki tekeri çıkarayım da ohoo bu kalan yoldan kamyon geçer diye önünüze gelen kaldırımı işgal edemezsiniz. Araçlar için yollarda, ayrılmış yerlere renkli çizgiler çizilmiş. Sarı renkliler o bölgede yaşayan halk için ayrılmış alanlardır ki oraya kesinlikle park etmemeliyiz. Bize ayrılan alanlar mavi ve beyaz renkle çizilmiş ki; mavi kısa süreli beyaz daha uzun süreli parklar içindir. Arabayı park ederken bu çizgilerin içine ortalamaya özen gösterilmesi gerekiyor, tam bir düzen hastası bu millet. Neyse park ettik mi, şimdi hemen orada bulunan park cihazlarını görürsünüz, ona bozuk paralarımızı atarak ne kadar süre kalacaksak ödemesini peşin yapıyoruz. Aşağı yukarı saati 1 ile 1 buçuk en fazla 2 euro arasında değişiyor. Ödemeyi yapınca makineden çıkan fişi ön camdan görülecek şekilde araca bırakıyorsunuz ki görevli kontrol edebilsin. Bazı yerlerde akşam 6'dan bazı yerlerde ise 7'den sonra sabaha kadar otoparklar ücretsiz oluyor. Zaten her yerde bol bol açıklamalar bulunuyor. Tabelalardan bilgi alırsınız.

Otopark için cihazdan aldığımız fişi camdan görülecek şekilde bırakıyoruz
Sağdakiler cama bıraktığımız otopark fişleri, soldaki ise kısa süreli ücretsiz otoparklarda aracı kaçta bıraktığınızı işaret eden kart

İşte bu kadaar; gitmek istediğimiz yere geldik ve aracımızı da park ettik. Gelelim yakıt konusuna. Avrupa'da yakıt bizdekinden çok farklı değil. Aslında onlara göre ucuz da TL cinsine çevirdiğimizde bize çok geliyor. Yani dizel 1,40 euro civarında. Yakıt otobanlarda şehir içine göre daha pahalı o yüzden otobana çıkmadan önce yakıtınızı kontrol etmekte fayda var.  Benzin istasyonlarında dolumunuzu kendiniz yapıyorsunuz. Cihaza öncelikle parayı koyuyorsunuz ve sonra pompa numarasını alacağınız yakıta göre kontrol ederek cihaza tuşluyorsunuz.




Bizim ilk seferde yaptığımız bir hata var ki sakın buna düşmeyin. Mantığımız hala TL cinsine çalıştığından cihaza 50 euro koyduk. Tabii depo bu kadar yakıtı almadı ve 40 euroda kaldı. Bir de İtalyanların siesta saati var ki bir çalışanı bu saatte ara ki bulasın. Biz de bu saate denk geldik ve 10 euromuz orada heba oldu. Sonra sorduk ki zaten çalışan da bu parayı geri veremiyormuş. Cihazlar otomatik olarak çalışıyor ve ne koyduysan o kadar alıyorsun. Biz artan yakıtımızı orada bırakıp ayrıldık maalesef.

Bu arada şunu da belirtmeden araç konusunu kapatamayacağım doğrusu; gitmeden önce bir usb belleğe müziklerinizi atın ki yollarda İtalyan radyosuna muhtaç kalmayın. Radyolarda sürekli konuşuyorlar artık kim bilir ne anlatıyorlar bilemiyoruz. Belki de çok önemli şeylerden bahsediyorlar ama ne fayda biz anlamadıktan sonra. Susmuyorlar efendim bir türlü susmuyorlar; gerçi sustuklarında çaldıkları müzikler de çok iç açıcı sayılmaz. İsviçre radyo konusunda daha başarılı. Hem bizim zevkimize hitap eden parçalar denk geldi hem de radyoda hiç konuşan yoktu. Ama genel olarak usb yi taktık ve kendi şarkılarımızı dinledik diyebilirim.

Avrupa'da araç konusu bu şekildeydi. Genel hazırlıklarımız ve yaşadıklarımız için burayı tıklayabilirsiniz.

Gezen Kafalar


Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR SEYAHAT HAYAL ETTİK; HAYDİ GERÇEKLEŞTİRELİM - AVRUPAYI KEŞFEDELİM

ROMA'YI NASIL GEZDİK NELER YAPTIK?